25 Aralık 2014 Perşembe

Kurgu ile Gerçeklik Arasında Gezi Eylemleri | PDF KİTAPÇINIZ



Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Gezi Parkı eylemlerinin sosyolojik ve siyasal dinamiklerini ortaya koyan bir rapor yayımladı. Eylemcilerin amaç ve profilleri ile birlikte siyasi partilerin tutumunu da değerlendiren rapor, 3 aylık bir çalışma sonunda hazırlandı.






 Pdf Olarak İndir


Gezi Parkı’nda başlayıp kısa sürede yurdun dört bir yanına yayılan eylemler ile ilgili pek çok şey söylendi, yazıldı. Gezi eylemlerinin önemli bir siyasal-toplumsal olay olduğuna kuşku yok. Eylemlerin motivasyonu, hedefi ve sonuçları daha uzun süre siyaset hayatımızı etkilemeye devam edecektir.
Bu eylemlerin sebep, sonuç ve yansımalarını masaya yatıran SETA, “Kurgu ile Gerçeklik Arasında Gezi Eylemleri” başlıklı bir rapor yayımladı. Hatem Ete ve Coşkun Taştan imzalı rapor, olayların ikinci haftasında, eylemlerin sürdüğü dört şehirdeki (İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir) 62 eylemciyle gerçekleştirilen birebir derinlemesine mülakatlara dayanıyor. Raporda, eylemler süresince ve eylemler bittikten sonra eylemlere ilişkin üretilen söylem, siyasal bir değerlendirmeye tabi tutulurken, siyasi partilerin eylemlere ilişkin söylem ve politikalarındaki değişim ve sürekliliğin izi sürülüyor ve eylemlere ilişkin bütün bu katmanların ürettiği-üreteceği muhtemel siyasi yansımalara ışık tutulmaya çalışılıyor.

EYLEMLERDE SEÇMEN PROFİLİ
Rapor’da dikkat çeken en önemli noktalardan biri, eylemcilerin önemli bir kısmının “a-tipik” CHP’li olduğunun belirtilmesi. Eylemcilerin önemli bir oranı CHP’ye inanarak ya da muhalefet etme gücüne güvenerek oy vermediklerini belirtirken, ailelerindeki güçlü figürlerin tipik CHP seçmeni olmasından dolayı eylemciler de CHP’ye eğilimli olduklarını ortaya koyuyorlar. Eylemcilerin a-tipik CHP’lilerden geriye kalanının bir diğer bölümü “sistem karşıtı radikal sol” eğilime sahip gençlerden oluşuyor. Eylemcilerin geriye azınlıktaki kısmı, Türkiye’de yüzde 10’luk seçim barajının altında kalan partilerin seçmen kitlelerini oluşturuyor. Eylemcilerin Türkiye’deki olağan siyaset mekanizmaları ile ilişkileri ise şüphe, güvensizlik ve inançsızlık ile şekilleniyor.

POSTMODERN VESAYET
Raporda yer alan çarpıcı tespitlerden bir diğeri; sokağın, siyaseti terbiye etmek üzere hareketlendirilmesi, dolayısıyla siyaseti vesayet altına almanın yeni enstrümanı olması. Bu bağlamda, raporda şu ifadelere yer veriliyor: “Normal siyasal süreçleri devre dışına çıkararak, demokratik süreçleri geçersizleştirmek pahasına, sokağın gücüyle siyaseti karar almaya zorlamak, bir vesayet zihniyetidir. Eskiden askeri ve sivil bürokrasinin imtiyazları üzerinden hayata geçirilen vesayet, şimdi sokak üzerinden veya demokratik süreçleri sokak hareketliliğine feda eden cazip siyasal kavram ve söylemler üzerinden hayata geçirilmektedir. Sandık-demokrasi ilişkisi, çoğunlukçuluk-katılımcılık ikiliği gibi birçok kavram bu çerçevede tedavüle sokulmuştur. Bu postmodern bir vesayet teşebbüsüdür. Eskiden vesayetçi aktörler marifetiyle talepleri görmezden gelinen toplumsal çoğunluk, şimdi de aktör ve talepleri meşruiyetten arındırılarak, karikatürize edilerek iradesiz kılınmaya çalışılmaktadır. Eskiden vesayetçi aktör ve kurumlar eliyle etkisizleştirilen milli irade, şimdi söylemsel enstrümanlarla etkisizleştirilmeye çalışılmaktadır.”

Raporda Gezi Parkı eylemleri, “askeri vesayet sonrası yeni Türkiye’nin ilk ve en etkili eylemi” olarak nitelendiriliyor. Sokak eylemlerinin, siyasi karar alma mekanizmalarını terbiye etmeye çalıştığı ve bu yolla vesayetin bir enstrümanı olduğu iddia edilen raporda, Gezi Parkı eylemleri ve devamında oluşan
siyasi iklimin, kimlikler üzerinden yürüyen bir yaşam tarzı kavgasına neden olduğu belirtilerek, bu iklimin postmodern bir vesayet anlayışının yerleşmesine sebep olabileceğine dikkat çekiliyor: “En önemli kırılma anını 12 Eylül 2010 referandumunun teşkil ettiği uzun bir demokratik mücadele sürecinin sonunda bürokratik vesayet sistemi gerilemiş, seçimlerin siyasal sistemi şekillendirme kabiliyeti artmış, milli iradenin siyasete nüfuz etme kanalları genişlemiştir. Askerin ve yargının siyaseti terbiye etme enstrümanlarından mahrum kalması ve çıkarlarına ya da taleplerine sözcülük etmesi beklenen siyasi partilerin etkili olamaması, batıcı seçkin azınlığı sokak siyasetine yöneltmiştir.”

Vesayetçi anlayışın ancak demokrasi zemininde ortadan kaldırılabileceği belirtilen raporda; “Etnik ve dinsel ayrışmaya-hiyerarşiye dayalı vesayetçi ideolojinin siyasal-toplumsal tahayyülden arındırılması ve eşitlikçi bir demokratik tasavvurun hayata geçirilmesi için Kürt ve Alevi kesim başta olmak üzere bütün siyasal kimliklerin hak taleplerinin karşılanmasına yönelik bir demokratik reform sürecine aciliyet kazandırılmalıdır.” deniliyor.

YAŞAM TARZI KAYGISI - SİYASAL SİSTEMİ DEMOKRATİKLEŞTİRME İKİLEMİ
Raporda dikkat çeken bir diğer tespit, Gezi eylemlerinin, referandum sonrasında ipuçları gözüken siyasetin dinamiğindeki dönüşüme mercek tuttuğuna dair ifadeler. Bu bağlamda, “Cumhuriyet dönemi boyunca vesayet sistemini ortadan kaldırmak üzere tedavülde olan siyasetin temel dinamiği siyasal sistemi demokratikleştirmek, demokrasiyi inşa etmekti. Gezi eylemleri, yeni dönemin siyaset dinamiğini yaşam tarzı mücadelesi olarak kodlamıştır.” denilen raporda, AK Parti’nin yeni siyasal sistemi inşa etme teşebbüsünün, -vesayet sistemini geriletme sürecinde AK Parti’ye destek veren- birçok siyasal kesimi ürküttüğü, bireysel yaşam kaygılarını siyasal sistem kaygılarının önüne geçirdiği ve AK Parti’nin muhafazakâr-dindar kimliğinin, bu değerlerden korkan birçok kesimi ürküterek birleştirdiğine yer veriliyor.

Demokrasinin siyasetin kurucu dinamiği olmaktan çıkmasıyla, liberal ve sol çevrelerin büyük çoğunluğunun demokratik cepheden koparak kimlik siyasetine tutunduğunun altı çizilen raporda, “Bu anlamda, Gezi eylemleri, hem siyasetin kurucu dinamiğinin değiştiğini teyit etmiş hem de bu değişimi tahkim etmiştir. Gezi eylemleri, demokrasi talebinin yaşam tarzı kaygılarına feda edilmesini sembolize etmiştir. Gezi eylemleriyle güçlenen siyasal dinamik varlığını sürdürürse, bundan sonra siyasal harita, demokrasi yanlılığı-karşıtlığı üzerinden değil yaşam tarzı benzerliği-farklılığı üzerinden şekillenecektir.” vurgusunda bulunuluyor.

YENİ SİYASAL HARİTA
Raporda ayrıca, Gezi eylemlerinin, Türkiye’nin son on yılında hızlanan siyasal merkezdeki aktör değişimini ve bu değişimin sancılarını belirginleştirdiğine ve yeni Türkiye’yi inşa mücadelesine ışık tuttuğuna değinilerek, “Eylemler, yeni siyasal sistemin hangi değerler, kavramlar üzerinde ve hangi aktörler eliyle kurulacağına yönelik mücadelenin fragmanı işlevi görmüştür. Türkiye’nin siyasal yaşamında etkili olan aktörlerin neredeyse tamamının pozisyonu ve/ya söylemi değişmiştir. Siyasetin misyonundaki değişime paralel olarak siyasal aktörlerin de öncelikleri değişmiştir.” tespitine yer veriliyor.

Bu anlamda raporda, “siyasal aktörler, AK Parti’ye yönelik hesaplar veya öngörüler üzerinden pozisyonlarını revize etmiştir. Siyasetin misyonu, vesayet sistemini tasfiye etmekten demokratik sistemi inşa etmeye kayınca, siyasal aktörlerin öncelikleri de değişmiştir.” görüşü paylaşılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder